|
|
|
KAVGA KAVGA KAVGA |
|
|
|
emegin ve özgürlüğün için dövüş |
|
|
|
|
|
|
|
Geleceğin inşası |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Geleceğin inşası
“Uzun” bir yolculuğun ardından rastladığı bu “Yeniden Kazanma Projesi Sahası” tabelası olmasa buranın aradığı yer olduğuna inanamayacaktı. “Herhalde haritaya yanlış baktım” diye düşünmeye başlamıştı bile son yokuştan aşağıya inerken. Üniversite yıllarında katıldığı bir eğitim gezisinde görmüştü burayı en son. Çevredeki fabrikalarda kullanılan yanlış üretim teknikleri ve zararlı enerji kaynakları nedeniyle tam bir çöp ve atık yığını haline gelmiş bir bataklıktı karşılaştıkları.
Buranın “Yeniden Kazanma Projesi” için pilot bölge seçildiğini öğrendiğinde, “Ehh işleri epey zor, keşke yoldaşlar daha kolay bir sahayla başlasalardı” diye düşünmekten alamamıştı kendini. İlk aklına gelen Çatalca’nın, o “büyük günlerde” çektirdikleriydi. Bölgedeki küçük burjuvalar akıl almaz bir gericilikle, fabrika patronlarının gölgesinde işçilere karşı direnmişlerdi. Bunları bildiği için “Haketmiyorlar! Biraz yaşasınlar o bataklıkta” diye düşünmüştü projeyi ilk duyduğunda. Fakat bu düşüncesinin oradaki işçileri ve çevreyi de cezalandırmak demek olduğunu kavraması uzun sürmemişti.
Projede yer almayı çok istemiş fakat hastane, üniversite ve DNA üzerindeki araştırmaların vaktinin zaten büyük bir çoğunluğunu alması nedeniyle katılamamıştı. İşte yine ülke çapında tıp mühendislerinin katıldığı bir eğitim toplantısında, birkaç yoldaşla sohbet ederken duymuştu projenin büyük oranda tamamlandığını. İçindeki merak duygusuna yoldaşların, “Mutlaka görmelisin” ısrarları da eklenince bu Pazar günü orayı görmeye gideceğine söz vermişti. DNA projesindeki başarılı çalışmalardan sonra böyle bir ödülü haketmişti. Def-3 epeyce bir uğraştırmıştı projedeki yoldaşları.
7 çeşit balık türü, 15 çeşit kuş türü, sincap ve kümes hayvanları çiftliğiyle tam bir park haline getirilmişti eski bataklık. Ya ağaçlara ne demeliydi. Sanki yüzyıllardır burada, huzur içinde büyümüşlerdi. Toprağın bu hale gelmesi için ne kadar uğraşılmıştı… Ölçümler, gerekli minerallerin eklenmesi, temiz su kaynaklarının göle bağlanması, balık ve kuşlar için uygun koşulların sağlanması hiç kolay olmamıştı.
Oluşturulan göl kıyısındaki mavi tulumlu ihtiyarı görünce sıyrıldı düşüncelerinden. Elinde bir takım cihazlar, su ve toprakta bir takım ölçümler yapıyordu. Bu, sohbet ettiği yoldaşlardan birinin, “Oraya gidince bizim ihtiyarla kesin tanış. Sana projenin gelişme sürecini ve şu andaki durumu anlatacaktır” diye bahsettiği “ihtiyar” yoldaş olmalıydı. Proje başladığında buradaki fabrikalardan birinde işçiymiş. Daha o dönemlerde fabrikadaki diğer yoldaşlarıyla birlikte projenin birçok aşamasına katılmış, canla başla çalışmıştı. Emekliliğinin ardından da projede gönüllü “ölçümcü” olarak çalışmaya başlamıştı.
Sıcak bir tanışmanın ardından ihtiyarın ölçümlerine yardım etmeye başladı. İhtiyarın söylediği ölçüm rakamlarını elindeki cep bilgisayarına giriyordu. Bu yeni geliştirilmiş A7 tipi kablosuz bilgisayarlardandı. Girilen ölçüm sonuçları anında proje laboratuvarına iletiyor, buradaki yoldaşların süreci yakınen takip etmelerini sağlıyordu. Makinayı incelediğini farkedince ihtiyar, bu yeni makinenin işini ne kadar kolaylaştırdığını ve geçen ay yaşanan ani hava değişikliği nedeniyle yaşanan, neredeyse gölde yetiştirilen bir balık türünün yokolmasına yol açacak olan felaketin hızlı müdahale sayesinde nasıl önlendiğini heyecanla anlattı. “Yoldaşların ellerine sağlık. Oldukça iyi tasarlamışlar, hem kullanımı da çok kolay” diyordu. “Ben bile 2-3 günde ustası oldum” diye ekledi gülerek.
“Bu aletlerden” diyordu elindeki bilgisayara bakarken, “yukarıdaki fabrikalarda da var”. Bunu söylerken parmağını yukarıdaki üç yapıya doğru uzatmıştı. İlk bakışta bunların fabrika olduğunu anlamak imkansızdı. Daha çok birer hastane ya da dinlenme evine benziyorlardı. “Ama onlardakiler biraz daha büyük” diye devam etti ihtiyar. İşçiler fabrikalardaki üretim kapasitesini, hammadde ve enerji kaynaklarının durumunu günlük olarak Planlama ve Koordinasyon Merkezi’ne gönderiyor, böylece daha uygun bir planlama yapılmasına yardımcı oluyorlarmış. Kuşkusuz o bunları zaten biliyordu. Ama ihtiyarın heyecanlı sesiyle anlattığı bu gelişmeler kalbinin atışlarını o kadar hızlandırmıştı ki bir ara kenardaki bankların üzerine bırakıvermişti kendini. İhtiyardan 70 km kuzeydeki eski sanayi bölgesinde bu projelerden birinin daha başlatıldığını öğrenince, “Bu sefer mutlaka ben de olacağım” dedi kendi kendine…
***
“Gönder” tuşuna tıkladıktan sonra, gönderilen verinin durumunu gösteren şu mavi renkle dolan çubuğa kimbilir kaçıncı bakışıydı bu. Ama hiçbirinde bu kadar gergin ve heyecanlı olmamıştı. Olacak iş miydi? Mezun olduktan sonraki ilk çalışma alanıydı. Gelmeden önce epey bir bilgi edinmiş ve gerekli diğer bilgilere ulaşabileceği adres ve şifreleri almıştı. Mini bir diskte saklıydı kendisi için açılan kullanıcı hesabı bilgileri ve adresler. Ama yoldaki şu “tuhaf” olay bu diski hemen yoketmesini gerektirmişti. Halbuki o, bu akşamdan gerekli bilgilere ulaşmayı, ilişkiye geçeceği yoldaşları bulmayı umuyordu. Şimdi Merkezi Veri Birimi’nden yoldaşların bu tür durumlarda devreye soktukları “kimlik doğrulama” aşamalarının tamamlanması ve yeni adresler ve kullanıcı bilgilerinin kendisine ulaştırılması için gerekli zamanın geçmesini bekleyecekti.
“Kimlik doğrulama” aşamaları oldukça iyi düzenlenmişti. Bu süreci ilk yaşadığında ne kadar zorlandığını hatırladı. Daha yeni örgütlenmiş, gençlik hareketinin canlılığıyla paralel, hızlı bir eğitim süreci geçirmiş, iyi bir örgütçü olmuştu. Yoldaşları çalışmalarının sonuçlarını aktaracağı ve diğer alanlardan yoldaşların deneyim ve izlenimleriyle merkezi politikalara ulaşacağı merkezi bilgi havuzundan bahsettiklerinde kafası çok karışmıştı. Öyle ya, o şimdiye kadar bilgisayar ve internetle doğru düzgün uğraşmamıştı bile. Hele bunun için gerekli kimlik doğrulama aşamaları anlatıldığında kafa karışıklığı tedirginliğe dönüşmüştü. “Tüm bunlara ne gerek var” diye düşünmüş, bunu da sorumlu yoldaşlardan birine söylemişti. “Bu programları, teknikleri nerden, nasıl öğreneceğiz? Zaten işimiz başımızdan aşkın” diye ekleyerek.
“Zavallı yoldaş! Ne çok dil dökmüştü” diye geçirdi içinden bir an, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle. Uzun uzun bu havuzun neden oluşturulduğunu, tam anlamıyla uygulanmaya başlandığında nasıl kolaylıklar sağlayacığını, devletin kullandığı yeni teknolojileri, bunların çalışmaları ne şekilde zorlaştırdığını anlatmıştı. Ona da geliştirme aşamasında olan bu çalışmada katılmasını önermişti. Ama yapılması gereken o kadar çok iş saymış, zamanın azlığından o kadar çok bahsetmişti ki yoldaş bu konudaki ısrarını fazla sürdürememişti. Ama dördüncü sınıfa gelip de bir yıllık aday üyelik sürecinin ardından ulaştığı üyelik statüsüyle katıldığı ilk genel toplantıda merkezi BT birimi tarafından yapılan sunumu görünce işin ciddiyetini daha iyi kavramıştı.
3 yıllık uzun soluklu çalışma sonuçlarını vermeye başlamış, oluşturulan merkezi havuz birçok alandan yoldaşlar tarafından itinayla beslenmiş; deneyimler, alan bilgileri, oluşturulacak politikalarla doldurulmuştu. Sunumun sonlarına doğru burdan yararlanan yoldaşların yaşadıkları eğitim süreçleri ve kullanımının getirdiği kolaylık ve faydaları içeren deneyimlerinden alıntılara da yer verilmişti. Yalnız bununla sınırlı da değildi BT biriminin yaptıkları. En son Genel Grev süresince, içinde TÜSİAD, burjuva medya, Genelkurmay’ın sitelerinin de bulunduğu onlarca internet sitesi kırılmış, greve destek mesajları konulmuştu. Ne kadar göğsü kabarmıştı, bu eyleme yapılan övgüleri dinlerken. Ya diğer ülkelerden öğrenci hareketi temsilcileriyle kurulan iletişime ne demeli! Şimdi yoldaşların bu kadar içerden bilgilere nerden ulaştığı anlaşılıyordu.
İşte bu toplantının ardından başlamıştı bu konuya kafa yormaya. Hoş, durum hala karmaşık görünüyordu. Nasıl öğrenecekti ki bu kadar tekniği. Sunumda aktarılan deneyimler gelmişti aklına. O güne kadar eylemler dışında pek uğramadığı mühendislik fakültesinden içeri girerken de tedirginliği devam ediyordu. Ama çok sürmemiş, yavaş yavaş buradaki öğrencilerden yardım almaya başlamıştı. Hatta bir tanesi ona akşamları özel ders verebileceğini söylemiş, öyle de yapmıştı. “Helal olsun, az emek harcamadı bana” diye geçirdi içinden, yine yüzünde hınzır bir gülümsemeyle.
Bu hınzır gülümseme, bu projeden ona ilk bahseden ve yer almasını öneren yoldaşı getirdi aklına. Buraya gelmeden buluştukları ve ona gerekli bilgilerin olduğu diski veren de işte yine bu yoldaştı. Yüzü nasıl da kızarmıştı gayri ihtiyari! Projenin yeni bir aşamaya evrildiğini, yeni bir sürecin başlatıldığını öğrendikten sonra söylediği, “Bu sefer mutlaka ben de olacağım” sözlerinden sonra bu sefer yoldaşın yüzünde belirmişti o hınzır gülümseme.
***
Geleceğin inşası: Mutlaka biz de olacak mıyız?
|
|
|
|
|
|
|
|
|
işçinün günlüğü |
|
|
|
|
|
|
|
www.günebakandüsleri.blogcu.com |
|
|
|
|
|
|
www.alinteri.org
www.atilim.org
www.kizilbayrak.net
www.komunarca.org
www.halkingunlugu.org
www.iscikoylu.com
sosyalist basının siteleridir |
|
|
|
|
|
|
|
üretmek yaşamı |
|
|
|
|
|
|
www.üreti-yorum.org
üretmek gerekiyor yaşamı tüm alanlarıyla |
|
|
|
|
|
|
|
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm! |
|
|
|
|
|
|
www.ufukcizgisi.org
teoriyle pratiğin buluştuğu nokta ufkumuzun çizgisi |
|
|
|
|
|
|
|
geçlik gelecek ,gelecek sosyalizm |
|
|
|
|
|
|
Şentürk sonsuzluğa uğurlandı
HABER FOTOĞRAFLARI MALATYA (03.08.2007)- MLKP militanı Sefer Şentürk, dün memleketi Malatya'nın Akçadağ İlçesi'nin Kürecik'e bağlı Tataruşağı Köyü'nde ailesi, yoldaşları ve dostları tarafından sonsuzluğa uğurlandı.
Şentürk, 31 Temmuz günü Almanya'da, yakalandığı amansız hastalık sonucu yaşamını yitirmişti.
“Sefer Şentürk yoldaş ölümsüzdür/ ESP” pankartının açıldığı cenaze töreni saygı duruşu ile başladı. Konuşmalarda, Şentürk'ün izinden yürüneceği sözü verildi. 200 kişinin katıldığı törende, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganları atıldı.
Törene İstanbul ve Malatya ESP ile AvEG-Kon mesajlar gönderdi.
|
|
|
|
|