|
|
|
KAVGA KAVGA KAVGA |
|
|
|
emegin ve özgürlüğün için dövüş |
|
|
|
|
|
|
|
SAG ve ÖO şehitleri anıldı |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
30 Temmuz 2007
96 SAG ve ÖO şehitleri anıldı
96 SAG ve ÖO şehitleri İzmir'de devrimci kurumların ortak bir etkinliğiyle anıldı
SAG ve ÖO şehitleri İzmir'de anıldı. Yaklaşık 80 kişinin katıldığı anma etkinliğini ALINTERİ, BDSP, KALDIRAÇ, MÜCADELE BİRLİĞİ, ESP ve PARTİZAN düzenledi.
29 Temmuz saat 10.00'da İzmir’de 1996 SAG ve ÖO şehitlerinin anması yapıldı. Basmane DTP il binası önünden yaklaşık 80 kişi, otobüslerle ilk önce Bornova Mezarlığı'nda bulunan Tahsin YILMAZ’ ın mezarına gidildi. Oraya gidildiğinde mezarlık kapısı önünde Jandarma komutanı ve erler kapı girişini tutarak kimlik kontrolü yaptılar. Kimlik kontrolünden sonra kortejler oluşturarak sloganlar eşliğinde yürünmeye başlandı. Yürüyüş esnasında sık sık "Tahsin Yılmaz Ölümsüzdür”, ”Katil Devlet Hesap Verecek”, “96 SAG ve ÖO Şehitleri Ölümsüzdür”, "Yaşasın Devrimci Dayanışma”, ”Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceğiz” sloganları atıldı.
Tahsin YILMAZ’ın mezarı başına gelindiğinde tüm devrim şahitleri adına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından bir arkadaşımız ortak basın metnini okumaya başladı.
Basın metninin okunmasından sonra Tahsin’in bir yoldaşı Tahsin’in yaşamını anlatan bir metin okuyarak gelen kitleye Tahsin yoldaşı anlattı. Daha sonra şiirler okunarak Tahsin Yılmaz’ın mezarından Buca Mezarlığı'nda bulunan Müjdat Yanat’ın mezarına gidildi. Burada da bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Marşlar okunarak diğer devrim şehitlerinin mezarlarına gidilerek orada da birer dakikalık saygı duruşuyla anıldı.
Anmada okunan ortak metin:
Düşmanın üzerine sarsılmaz bir irade ile yürüyen şehitlerimizi devrim davamıza daha sıkı sarılarak yaşatacağız!
Hayatın her alanında zulmünü, sömürüsünü gizlemek için her türlü yönteme başvuran devlet, cezaevlerindeki devrimci tutsaklara saldırmayı kendi açısından bir yok etme olarak görmüş, 82, 84, 96 ve 2000’li yıllarda da aynı saldırıları denemiş ancak devrimcilerin irade ve güçbirliği ile koşullar ne olursa olsun ölümüne taviz vermemek tutumuyla karşılaşmıştır. Devrimcilerin, zulme, kimliksizleştirmeye, kişiliksizleştirmeye, hücrelere, işçi ve emekçilerin sınıfsız sömürüsüz bir dünyaya olan özlemlerinin karatılmasına karşı durması yeni bir olgu değildir. Mustafa Suphi’ler, Denizler, Mahirler, İbrahimler, Mazlum Doğanlar insanlığın sınıfsız, sömürüsüz bir düzende yaşaması için canlarını vermişlerdir.
Sınıfsız sömürüsüz bir dünya uğruna canlarını feda etmeye hazır olan ve feda eden devrimciler devletin 96 yılında çıkardığı 6 Mayıs genelgesine karşı SAG ve ÖO direnişine başladılar. Bu genelgeyle hücre, tecrit, itirafçılaştırma vb. uygulamaları sistemli hale getirmek isteyen devlete karşı bir kez daha devrimci iradenin teslim alınamayacağı gösterilmiş oldu. O dönemden bugüne nice katliamlar yaşandı bu topraklarda. Diyarbakır’da, Ümraniye’de, Ulucanlar’da, Burdur’da ve 19 Aralık hayata dönüş katliamında, devrimci iradenin asla teslim alınamayacağı gösterilmiştir. Bugünse, F tipi adı altında tutsaklara dayatılan tecrit işkencesi 122 yaşama mal olmuştur. Katliamlar tecrit politikasıyla devam ettirilmek istenmektedir.
Bu düzen sahipleri biliyorlar ki, devrimci tutsakları teslim almak, dışarısını kontrol altına almak demektir. Onlar, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyaya olan özlemi teslim almak istiyorlar. Onlar, eşitlik ve özgürlük taleplerini susturmak istiyorlar. Bu yüzdendir içeride devrimci tutsaklara yönelik tecrit, işkence ve katliamlar yaşanırken dışarıda toplumsal muhalefeti susturmak için TMY, Polis vazife yasası vb. yasalar çıkarılmaktadır.
Devrimci iradenin asla teslim alınamayacağının en iyi örneklerinden biri olan 96 SAG ve ÖO direnişi işçiler, emekçiler ve devrimciler için büyük bir anlam ifade etmektedir.
Bu süreçte, her kalp atışında, alınan her solukta direniş vardır. İçten bir gülümseyiş hafif bir tebessüm, tereddütsüz bir yürüyüştür ölüme. Meydan okumadır, denir ki; gücünüz yetmez bize! Bilinir ki en koyu karanlık şafağın öncesidir. Ve aslında kısa bir güneş tutulmasıdır yaşanan. Zulmün önüne diz çökmektense ayakta ölmenin resmidir 96 SAG ve ÖO direniş süreci. Başkaldırının, özgürlüğe sevdalı yüreklerin tarihin sayfalarına düştüğü ve hiç bir zaman silinmeyecek olan bir dip nottur. İsyanın, siper yoldaşlığının manifestosudur.
96 yılının kavurucu yaz sıcaklığında tarihi belirleyen takvim yapraklarının rakamları o kadar önemliydi ki. Saatler, dakikalar hatta saniyeler. Saçlarındaki aktan aydınlık saçan anaların yüreğinde zamanı durduramamanın acısı saplı. Ağzı titreyerek hece hece konuşan bir baba “yüreklerinizin kulakları sağır olmasın” diyor. Öfke hüzün hepsi bir arada. Kavganın adresi hapishanelerdir 96 yılının yaz sıcaklığında. Yüreklerinin kulakları sağır olmayanların kalbi aynı anda aynı şey için çarpmaktadır . 20 Mayıs'ta başlayan inanç ve irade savaşında siperlerin en önünde ÖO ve SAG savaşçılarının ellerinde taşıdıkları savaş bayraklarında şunlar yazılıdır: “Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!”
Sahibinin sesi medya ise yine iş başındadır. TV ekranlarında kudurmuş caniler ellerini, oğuşturup “merak etmeyin kimse ölmez yiyecek stokları var “ diyerek yalanlarını anlatıyorlar. Oysaki takvim yaprakları 21 Temmuz'u gösterdiğinde ilk olarak Ümraniye’ den Aygün Uğur’un ölümü onurluca karşıladığı haberi geliyor. Diyor ki Aygün; “Bizde bu yoldaşlık sıcaklığı, bu yürek oldukça başaramayacağımız hiçbir şey yok.” Tarihin tutanağına bu kez 23 Temmuz'da Sağmalcılar’da, marş söylemeden ölümü kendisine yakıştırmayan Altan Berdan Kerimgiller yazıldı. Devrimin en güzel yüz metresinde görevini tamamlayıp bayrağını başkalarına devrediyordu.
“Günler ağır günler ölüm haberleri ile geliyor.”
Yine Sağmalcılar… 24 Temmuz’ da ölüm ve zafer koşusunun 66. gününde İlginç Özkeskin bayrağı yoldaşlarına devrediyordu. 25 Temmuz’ da ise, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde direnişin 67. gününde Hüseyin Demircioğlu “Ölümün en zorunu ama en onurlusunu” seçerek aramızdan ayrıldı.
"Kolay değil böyle genç ölmek elbet bir bildiği vardı çocukların”
Yer Bursa zindanı... Ali Ayata sarstı bu kez zulmün kalelerini. Aynı gün Aydın’da Müjdat Yanat ölümün bir sanat olduğunu hem de en zor dalı olduğunu dosta düşmana gösterdi. Diyordu ki; “Şu aşamada söylenecek çok fazla söz yok. Artık bugüne kadar söylenmiş sözleri eylem dökme zamanıdır.” Karanlıkta yıldızlara kurşun sıkanlar gökyüzünü yıldızsız bırakacaklarını sanıyorlardı. Kavganın takviminin 68. ve 69. günlerde peş peşe zulmün üstüne kurşun sıkıldı. Tahsin Yılmaz, ardında binlerce yıldız bırakarak karşıladı ölümü. Bir ömrün devrime adanmışlığı vardı onda. “Namus işçisiydi yani yürek işçisi. Korkusuz pazarlıksız kül elenmemiş.”
Sonra mitralyöz çıktı sahneye “Yarım kalan hiçbir yolculuk yoktu bu yaşamda”. Ayçe İdil Erkmen ilk kadın ölüm orucu şehidi olarak tarihe geçti. Yemliha Kaya, Hicabi Küçük, Osman Akgün, Hayati Can… ölümsüzler kervanına eklendiler. Devrim tarihi bir kez daha onurlu sayfalarla doldu. Alnı kızıl yıldızlı başın secdeye varmayacağı bir kez daha gösterildi. Devrimci değerlerin, ezilenlerin kurtuluşu için tereddütsüzce ölümü kucaklamanın, siper yoldaşlığının yaşama çizilmiş en güzel tablolarından biri oldu 96 cezaevi direnişi. 96 direnişinin sembolleri olan bu 12 devrimci arkalarında bıraktıkları ile belleklerimize kazındılar. Gerçeküstü değildi yaşamları. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaya olan özlemleri uğruna ölüme tereddütsüzce adım attıklarında kendilerinden emindiler. Bizlere uğruna ölünesi değerleri bir kez daha gösterdiler.
İşte bu yüzden cellatlar fark etmiştir ki; silahlarını her zaman göğsünün sol tarafında saklayanların kurşunu hiç bitmez ve asla tutukluk yapmaz. Buz tutmuş bir dünyanın ortasında zulmün bağrına düşen ateş toplarıdır onlar.
İşte bu nedenle unutmak ihanettir. Biz asla unutmayacağız! Ancak arkalarından yas da tutmayacağız. Ölümün ve düşmanın üzerine sarsılmaz bir irade ile yürüyen şehitlerimizi devrim davamıza daha sıkı sarılarak yaşatacağız! Devrimci direnicin ve iradenin bu çürümüş düzenin sahiplerine vurduğu darbeyi daha da büyüteceğiz! Daha bir inançla, daha kararlı bir biçimde sarılacağız kavgaya. Zindan direnişçilerimizin, ÖO ve SAG direnişinde ölümsüzleşenlerin tutuşturduğu direniş ateşini daha da güçlendireceğiz! |
|
|
|
|
|
|
|
|
işçinün günlüğü |
|
|
|
|
|
|
|
www.günebakandüsleri.blogcu.com |
|
|
|
|
|
|
www.alinteri.org
www.atilim.org
www.kizilbayrak.net
www.komunarca.org
www.halkingunlugu.org
www.iscikoylu.com
sosyalist basının siteleridir |
|
|
|
|
|
|
|
üretmek yaşamı |
|
|
|
|
|
|
www.üreti-yorum.org
üretmek gerekiyor yaşamı tüm alanlarıyla |
|
|
|
|
|
|
|
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm! |
|
|
|
|
|
|
www.ufukcizgisi.org
teoriyle pratiğin buluştuğu nokta ufkumuzun çizgisi |
|
|
|
|
|
|
|
geçlik gelecek ,gelecek sosyalizm |
|
|
|
|
|
|
Şentürk sonsuzluğa uğurlandı
HABER FOTOĞRAFLARI MALATYA (03.08.2007)- MLKP militanı Sefer Şentürk, dün memleketi Malatya'nın Akçadağ İlçesi'nin Kürecik'e bağlı Tataruşağı Köyü'nde ailesi, yoldaşları ve dostları tarafından sonsuzluğa uğurlandı.
Şentürk, 31 Temmuz günü Almanya'da, yakalandığı amansız hastalık sonucu yaşamını yitirmişti.
“Sefer Şentürk yoldaş ölümsüzdür/ ESP” pankartının açıldığı cenaze töreni saygı duruşu ile başladı. Konuşmalarda, Şentürk'ün izinden yürüneceği sözü verildi. 200 kişinin katıldığı törende, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” sloganları atıldı.
Törene İstanbul ve Malatya ESP ile AvEG-Kon mesajlar gönderdi.
|
|
|
|
|